Boşanma Davası
BOŞANMA DAVASI
BOŞANMA DAVASI
0 Yorum
52342
27-05-2022

Boşanma davalarının/davalarında; nasıl açıldığı, nelerin tartışıldığı,  delillerin nasıl toplandığı, kararın nasıl verildiği, davanın retti veya kabulünün nasıl sonuçlar doğurduğu, temyiz sürecinin nasıl olduğu, temyizden sonra verilen karara göre nasıl işlemler tesis edildiği konusunda, kısa bir bilgilendirme yapmayı uygun görmekteyiz. Zira toplumumuzda, boşanma davası ile ilgili kesinlikle gerçekle bağdaşmayan, hiçbir tutarlılığı olmayan şehir efsaneleri, hatalı yönlendirmeler hızla artmış durumdadır.


Bu makalede, sadece boşanma davasının “usul” hususu açısından bilgilendirme söz konusudur. Boşanma davasının aşamaları hakkında bilgiler verilmiştir. Boşanma nedenleri gibi “esasa” ilişkin bilgiler verilmemiştir.


YÜKSEKKAYA LAW OFFICE olarak, uygulamanın nasıl cereyan ettiğini ortaya koymayı, bu konuda doğru bir farkındalık oluşturmayı, toplumsal bir vazife olarak görmekteyiz.


BÖLÜM – 1


KAVRAM


Boşanma; var olan bir evliliğin sona erdirilmesi anlamına gelmektedir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, boşanma olabilmesi için öncelikli olarak geçerli bir evliliğin varlığı gerekmektedir.


Evlilik, bir çift iki karşı cinsin, evlenme iradelerini ortaya koymaları ve bu iradelerinin kaydedilmesi ile ortaya çıkan bir kurumdur. Burada evliliği kurucu işlem, aralarında evlenme engeli bulunmayan[1] bir çiftin, evlenme iradelerini gerekli görülen resmi makam (belediye başkanı veya belediye başkanının görevlendireceği bir evlendirme memuru) önünde açıklamaları olup, imza ve evlenme cüzdanı bu iradelerinin varlığının ispatına yarar işlemlerdir. Bu nedenle örneğin, her iki taraf da evlenme iradelerini yetkili resmi makam önünde ortaya koyup da, gerekli imzayı atmadan taraflardan biri ölür ise, evlenme gerçekleşmiş olur.


Her ne kadar toplumda, evliliğin iki tarafın iradesi ortaya konulması ile oluşturulduğu gibi, iki tarafın açık iradelerini ortaya konulması ile de son bulması gerektiği ama boşanma davalarının çok uzayarak, anlamsız bir tablo oluştuğu gibi bir fikir ileri sürülse de, bu bir yanılsamadan ibarettir. Evlilik; iki tarafın ortak iradesi ile kurulduğu gibi, iki tarafın yine (evliliğin üzerinden en az bir yıl geçmiş olması şartıyla) boşanma ve boşanmaya bağlı diğer konularda ortak iradelerini ortaya koyması ile sona ermektedir. Bu kurumun ismi “anlaşmalı boşanma”dır.[2]Biz bu makalemizde daha çok “çekişmeli (anlaşmalı olmayan) boşanma” davaları üzerinde duracağız.


Tam bu noktada, boşanma ile ayrılık kavramlarının farkına da değinmemiz gerekmektedir. Boşanma, evliliği tüm unsurları ile birlikte ortadan kaldıran bir karar olmasına rağmen, ayrılık; tarafların arasında mevcut olan sorunlara rağmen evlilik birliğinin yeniden kurulması olasılığı üzerine verilen bir karardır ve ayrılık kararı ile “evlilik” devam eder, sona ermez. Ayrılık kararı verilen durumlarda, tarafların evlilik nedeniyle sahip oldukları sorumluluklar (sadakat yükümlülüğü, bağımsız konut oluşturma, çocukların bakımı, eşin ihtiyaçlarını karşılama gibi) devam eder. Bu anlamda, ayrılık ve boşanma kararları ve kavramları birbirinden tamamen farklı ve ayrı sonuçlar doğuran kavramlar ve kararlardır. Bu iki kavramı birbirine karıştırmamak gerekmektedir.[3]


BÖLÜM – 2

BOŞANMA DAVASI AŞAMALARI

I-       DAVANIN[4] AÇILMASI[5]:[6]

A) DAVA DİLEKÇESİ:


Dava dilekçesinde olması gereken hususlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 119'da şöyle belirtilmiştir:


“Madde 119 - (1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Mahkemenin adı.

b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.

c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.

ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.

d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.

e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.

f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.

g) Dayanılan hukuki sebepler.

ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.

h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.

(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılır.”

                        ► Mahkemenin Adı:


Davanın açılacağı mahkemenin adı, davanın görüleceği mahkemeyi belirtmektedir. Kural olarak “boşanma davası”na bakmakla görevli mahkeme “Aile Mahkemesi”dir. Ancak bazı yerlerde, ayrı bir Aile Mahkemesi bulunmamasından dolayı Asliye Hukuk Mahkemeleri'nde dava açılabilir ancak burada da “Aile Mahkemesi Sıfatıyla” diye belirtmek uygun olur.


Burada yetki hususunda açıklanması gerekmektedir. Boşanma davası, her yerde değil, sadece belli yerlerdeki Aile Mahkemeleri'nde açılabilir. Medeni Kanun md. 168 bu konuda düzenleme getirmektedir ve boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkemenin, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinin olduğu belirtilmektedir. Örneğin; eşler en son 6 aydan fazla bir süre Ankara'da oturmuşlar, daha sonra eşlerden biri gidip İstanbul'a yerleşmiş ve diğeri de İzmir'e yerleşmiş ise; bu durumda Ankara, İstanbul ve İzmir Aile Mahkemeleri yetkilidir.


Dolayısıyla; boşanma davasına ilişkin dava dilekçesinde muhakkak davanın görülmesi istenen Aile Mahkemesi (eğer dava açılan yerde Aile Mahkemesi yok ise Asliye Hukuk Mahkemesi'ne hitaben dilekçe yazılacak ancak Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması istendiği ) belirtilecektir.[7]


 ► Davacı ve Davalıya Dair Bilgiler:


Davacı; kendi adını, soyadını, TC kimlik numarasını ve adresini belirtmelidir. Davalının ise, sadece adı, soyadı ve adresini bildirmesi yeterlidir. Davacının, davalının TC kimlik numarasını bilmesi mecburi değildir ve bu konuda davacıya bir külfet yüklenemez.


Bununla birlikte eğer davacı bir vekil tayin etmiş ise, bu bilgilere ek olarak vekilin adı, soyadı ve adresi belirtilecektir.


Davacı eğer bir kısıtlılık halinde ise (vasisi var ise) veya davalıda bir kısıtlılık söz konusu ise, kanuni temsilcisi olanın/olanların kanuni temsilcilerinin de adı, soyadı ve adresi belirtilmelidir.


Uygulamada UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) Sistemi'nde, TC kimlik numarasından yasal adres bilgisine ulaşılabildiğinden, isim, soyisim ve TC kimlik numarası belirtilmesi yeterli görülmektedir ve adres bilgisi verilmese dahi, TC kimlik numarası belirtilmiş ise, dilekçe eksik olarak değerlendirilmemektedir.


Buradaki bilgilerin doğru ve açıkça belirtilmesi, önemlidir.


► İddialar, Vakıalar, Deliller ve Hukuki Sebepler:


Davacı; neden boşanmak istediğini, bu nedenlere sebebiyet veren vakıaların (olayların) neler olduğunu belirtecektir. Ayrıca davacı, bu vakaların var olduğunu/gerçekleştiğini ispatlayacağı delilleri de bildirmelidir.


Örneğin davacı, davalının kendisini dövdüğünü iddia ediyorsa, bu konuya ilişkin şahitlerini, varsa doktor raporlarını sunmalıdır.


Davacı; iddiaları, vakıaları ve delillerini bir sıra içerisinde, her bir olayı kısa ve öz bir şekilde, anlaşılır bir dille dilekçesinde belirtmelidir. Ayrıca, anlatımlarına ilişkin belgeleri dilekçesinin ekinde sunulmalıdır. Ayrıca dilekçesinde hangi delillere dayandığını veya yargılamada dayanacağını (keşif, bilirkişi incelemesi, tanık vs.) belirtmelidir.


► Talep Sonucu:


Davacı; tüm bu anlatımları yaptıktan sonra “talebinin ne olduğunu” hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirtmelidir. Boşanmak istiyorsa, açık ve net bir şekilde “boşanmaya” karar verilmesini belirtmelidir.


B) MAHKEMEYE BAŞVURU[8]:


Davacı, hazırladığı dilekçesini iki nüsha halinde düzenleyecektir. Nüshalardan biri mahkemede kalacak, diğer nüsha davalı yana tebliğ edilecektir.


Davacı, dava açmak amacıyla başvurduğunda, dilekçe işleme alınmadan önce, davacından harç ve avans yatırması talep edilecektir. Davacı hem dava harcı yatıracak hem de dava sırasında yapılacak masrafların bir toplamı anlamına gelen avansı peşin olarak yatırmalıdır. Harç, devlete ödenen bir miktar iken, avans mahkeme veznesine depo edilen bir peşin ödemedir. Bu peşin ödemeden; dava sırasında yapılacak tebligat giderleri, tanıklara çıkarılacak davetiye masrafları ve tanıklık ücretleri, keşif veya bilirkişi incelemesi yapılacak ise bu yöndeki masraflar karşılanacaktır. Eğer yatırılan peşin avans yetmez ise, mahkemece tekrar avans yatırılması istenebilir. Fakat yapılan tüm masraflardan sonra arta kalan miktar, davacıya geri ödenecektir.


II-     YARGILAMA AŞAMASI[9]:


A) DİLEKÇELER SAFHASI:


Davacı dava dilekçesi ile mahkemeye başvurup, harç ve avansı peşin olarak yatırdıktan sonra, mahkemece bir “ön inceleme” yapılmaktadır. Dilekçe üzerinde inceleme yapılarak, eksik olan bir hususun olup olmadığı araştırılmakta, eğer eksiklik var ve bu eksiklik yukarıda belirtilen HMK md. 119/2. f. hükmü bünyesinde ise, süre verilerek düzeltmeler yapılması talep edilecektir.


Dava dilekçesinde bir eksiklik yok ise veya eksiklik var olup da bu eksiklik giderilmiş ise, mahkeme tarafından bir ön inceleme tutanağı oluşturularak, “dilekçeler safhasının yönergesi” belirtilecektir.


► Ön inceleme tutanağı her iki tarafa da gönderilecektir.


► Davalıya, kendisi hakkında açılan davanın dava dilekçesi tebliğ edilerek, davalıdan tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde, davaya cevaplarını ve delillerini sunması istenecektir. Eğer davaya cevap vermez ise, tüm iddiaları ret ettiği anlamına geldiği hatırlatılacaktır. Ayrıca eğer delil dilekçesi sunacak ise, delillere ilişkin ne gibi masraflar yatırması gerektiği (aynı davacının dava açar iken ödediği peşin avans gibi) de belirtilebilir. Davalı delil dilekçesini sunmaz ise, ileride delillerini sunma hakkını kaybeder.


Davalı, belirtilen ön inceleme tutanağı ve dava dilekçesini aldıktan sonra, davaya cevap vermek ve delil bildirmek ister ise, bu sürelere riayet etmelidir. Eğer süreyi kaçırır ise, birçok haktan mahrum kalabilir.


Tam bu noktada bir husustan bahsedilmelidir ki, bu husus “karşı dava” hususudur. Davalı, dava dilekçesi ve ön inceleme tutanağını aldıktan sonra, kendisi de bir boşanma davası açmak isteyebilir. Zira davalı, davacının iddialarının doğru olmadığı, aksine başka hususlardan dolayı boşanmaya karar verilmesi gerektiğini düşünebilir. Zira boşanma davalarında, kusuru olmayan yahut da daha az kusurlu olan eş lehine hüküm kurulur. Başka bir ifade ile kusurlu veya karşı taraftan daha çok kusurlu kişinin davası ret edilir. Davalı, davacının daha kusurlu olduğunu iddia ediyor ve davacının ileri sürdüğü olaylardan/vakıalardan değil, başka vakıalardan dolayı boşanmaya karar verilmesini istiyorsa, kendisi de bir karşı dava açarak, bu iddiasını dile getirebilir.


Peki karşı dava nasıl açılacaktır? Karşı davanın açılmasının en uygun yolu (başka bir kısım yollar da mevcut olmakla beraber), iki haftalık kesin süre içerisinde, yukarıda belirtilen dava açma süreci aynen uygulanarak DAVA DİLEKÇESİNDE, DAHA ÖNCE AÇILAN BOŞANMA DAVASI İLE YENİ AÇILAN DAVANIN BİRLEŞTİRİLMESİ talep edilecek ve dilekçeye ilk davanın (yani ön inceleme tutanağı ile gönderilen dava dilekçesinin bağlı olduğu davanın) mahkemesi ve dosya numarası esası yazılacaktır.  Yeni açılan davanın (karşı davanın) mahkemesi ve dosya numarası da, ilk açılan davaya verilecek cevap dilekçesinde belirtilerek, iki davanın birleştirilmesi sağlanacaktır.


► Davacıya delillerini sunması için kesin süre verilir ve bu süre içerisinde delillerini sunması, toplanması gereken belgeler var ise, nereden toplanması gerektiğinin belirtilmesi istenir. Davacı, dava dilekçesinde sunmadığı delillerini, bu kesin süre içerisinde sunmalıdır. Yoksa ileride, sunulmayan delilleri tekrar ileri süremez.


► Davalının cevap ve delil dilekçesi geldikten sonra (eğer davalı cevap ve delil dilekçesi sunar ise), beklenmeksizin bir örneğinin davacıya gönderilerek, yine kesin süre içerisinde cevap ve delil dilekçesine karşı cevap verebileceği belirtilecektir.


Kısaca bu şekilde oluşan “dilekçeler safhası” neticeye erdikten ve tüm işlemlere ilişkin verilen süreler dolduktan sonra, mahkeme “Tensip Zaptı” düzenleyerek, davanın görülecek duruşmasının ilk celse tarihini belirleyerek, tarafları mahkemeye çağırır, bu tensip zaptını da her iki tarafa gönderir.[10]


B) DURUŞMA AŞAMASI:


İlk celse tarihinde, taraflar duruşmaya gelir veya gelmez. Eğer davacı yan, duruşmaya gelmez ve kendisini de bir vekille temsil ettirmez ise davalı, davayı takip etmediğini ileri sürerek, açılan davanın müracaata bırakılmasını sağlayabilir ve böylece davacının başvurusuna kadar dava müracaatta kalır, belli bir süre içerisinde davacı gelip davayı yenilemez ise, dava açılmamış sayılarak, dosya kapatılır.[11] Hem davacı hem de davalı duruşmaya gelmez ise, mahkeme kendiliğinden dosyayı müracaata bırakır.


Eğer davacı duruşmaya katılır ve davalı katılmaz ve kendini bir vekille temsil ettirmez ise, dava davalının yokluğunda görülmeye devam eder.


Bu ilk celsede; taraflar dinlenir. Eğer sulh olmamışsa, mahkeme “tahkikat” aşamasına geçtiğini ilan ederek, tarafların var ise tanıklarına tebligat çıkarır, getirtilmesi gereken evraklar var ise ilgili kurumlara yazılar yazar yani kısacası “muhakemeye” başlar.


Celselerde, tarafların tanıklarının dinlenme aşaması, boşanma davalarında ayrı bir öneme sahiptir. Çoğu zaman boşanma davalarında taraflar, tanık ileri sürerler. Bu tanıklar mahkemelere gelerek, taraflar hakkında bildiklerini anlatırlar. Tanıkların bu anlatımları ile tarafların iddiaları ispat edilmeye veya çürütülmeye çalışılır.


Tanıklar, çekişmeli boşanma davalarının olmazsa olmaz unsurlarıdırlar. Anlaşmalı boşanma davalarında zaten doğası gereği tanığa gerek yoktur. Çok ayrıksı bir durum yok ise mahkeme, tanıkların beyanları doğrultusunda karar verir. Tabi burada tanığın beyanlarının inandırıcı ve aksi diğer bir delil ile ispat edilmemiş olması gerekmektedir.


Bu nedenle, boşanma davalarında tanık delilini çok iyi kullanmak gerekmektedir. Tanıklar çoğunlukla her iki tarafı da tanıdıklarından, pek net beyanda bulunmayabilirler veya tanıklık yapmak istemezler, tanıklık yapsalar dahi bir tarafı tutuyormuş gibi davranmaktan kaçınabilirler. Tam bu noktada hâkim ve taraflar (tabi var ise taraf vekilleri) tanıkların bu tavırlarını engellemek için tanıklara soru sorarlar ve tanıkların çekincelerini ortadan kaldırarak, doğruyu öğrenmeye çalışırlar. BU NEDENLE BOŞANMA DAVALARINA HERKESİ TANIK OLARAK GÖSTERMEK DOĞRU DEĞİLDİR. İLERİ SÜRÜLEN İDDİALARI DOĞRULAYACAK VE BİZZAT İLERİ SÜRÜLEN İDDİALARA DAYALI OLAYLARI GÖREN[12] KİŞİLER TANIK OLARAK MAHKEMEYE SUNULMALIDIR.


Mahkeme, tarafların ileri sürdüğü delilleri topladıktan sonra, kararını açıklar.


  III-    KARAR AŞAMASI:


Mahkeme, tüm yargılama sonunda bir karar verir. Bu kararda, 3 ihtimalden biri gerçekleşmektedir:


► Mahkeme Davacının Davasını Kabul Eder:


Bu durumda, davacı davasını ispat etmiş sayılır. Mahkeme, davacının boşanma davasını kabul etmekle, diğer hususlarda da (nafaka, varsa çocukların velayeti, çocuklara ilişkin nafaka, maddi-manevi tazminat vs.) buna bağlı olarak kararlar tesis eder.


Eğer bir karşı dava var ise, mahkeme hangi tarafın davasını kabul ettiğini, hangi tarafın davasını ret ettiğini açıkça belirtir.


► Mahkeme Davacının Davasını Ret Eder:


Bu durumda, davacı davasını ispat edememiş olur. Bu ret kararı ile birlikte diğer hususlarda da (nafaka, varsa çocukların velayeti, çocuklara ilişkin nafaka, maddi-manevi tazminat vs.) buna bağlı olarak kararlar tesis edilir.


► Mahkeme Ayrılığa Karar Verir:


Yukarıda da kısaca belirttiğimiz üzere mahkeme, ortak hayatın tekrar kurulma olasılığı bulunduğuna kanaat getirir ise, boşanmaya değil ayrılığa karar verebilir. Bu durumda ayrılığa ilişkin hükümler uygulanır.


Mahkeme, ne kadar sürelik bir ayrılık kararı verdiğini belirtmelidir. Kanun koyucu bu süreye ilişkin “en az bir, en fazla üç yıl” olmak üzere bir sınır koymuştur. Bu süre, kararın kesinleşmesinden itibaren başlar.


Ayrılık kararı tesis edilir ise, tarafların “evlilikten” dolayı sahip oldukları hak ve yükümlülükler devam eder. Mahkemece belirlenen süre içerisinde tekrar bir araya gelme, ortak hayatın tekrar tesisi mümkün olmamış ise, taraflardan biri mahkemeye başvurarak, boşanmaya karar verilmesini isteyebilir ve bu durumda mahkeme boşanma kararı tesis eder.


IV-    İSTİNAF AŞAMASI:


Verilen karara karşı, taraflar istinafa başvurabilirler. Eğer taraflardan her ikisi de istinafa başvurmaz ise, karar kesinleşir.


İstinaf, hukukumuza yeni girmiş bir kurumdur. İstinaf yani Bölge Adliye Mahkemeleri incelemesi, bir ara inceleme olarak değerlendirilebilir. Yargıtay aşamasından önceki bir aşamadır.


İstinaf Mahkemelerinde, aşağıda belirtilen temyiz incelemesi niteliğinde bir inceleme yapılmaz. İstinaf Mahkemesi, Yerel Mahkeme kararını inceledikten sonra şu kararları verebilir:


► Yerel Mahkeme Kararı Onanabilir:


Yerel Mahkeme tarafından verilen karar, istinaf mahkemesince onanabilir. Bu durumda, karar taraflara tebliğ edildikten sonra, 15 gün içerisinde, karara karşı Yargıtay’a başvurulabilir.


► Yerel Mahkeme Kararı Bozulabilir:


İstinaf Mahkemesi, yerel mahkeme kararını bozabilir. Bozma üzerine dosya tekrar yerel mahkemeye döner. Bu bozma nedenlerine bağlı olarak tekrar inceleme yapılır, yapılan bu inceleme neticesinde Yerel Mahkeme yeni bir hüküm verir.


Verilen bu hüküm tekrar istinaf edilebilir. İstinaf Mahkemesi’nin vermiş olduğu karardaki bozma nedenleri giderilse dahi, isteyen taraf kararı tekrar istinaf edebilir.


► İstinaf Mahkemesi, Davaya Kendi Bakabilir:


İstinaf Mahkemesi, önüne gelen dosya için, kendisi duruşma açarak, bizzat dosya üzerinden ve tarafları çağırarak inceleme yapabilir.


Yapılan bu inceleme neticesinde, İstinaf Mahkemesi tekrar bir karar tesis eder. Verilen bu karar karşı yine Temyiz yoluna başvurulabilir.


V-      TEMYİZ AŞAMASI:


Temyiz, verilen kararın Yüksek Mahkemece incelenmesi aşamasıdır. Aile Mahkemesi'nde görülen boşanma davaları kararları, istinaf edildikten sonra, istenirse temyize gidilerek, Yargıtay Hukuk Dairelerince temyiz incelemesi yapılmaktadır.


Temyiz incelenmesinde, temyize giden taraf, Aile Mahkemesince verilen kararın bozulmasını ister. Bozma kararı verilmesi için ortaya nedenler koyar, bu nedenleri hukuki gerekçelerle dile getirir.


Temyiz incelemesi sırasında, karar kesinleşmediği için, taraflar hala evlidirler.


Temyiz mahkemesi iki türlü karar verebilir.


► Yerel Mahkeme Kararı Onanabilir:


Bu durumda, temyiz talebi ret edilir, Yerel Mahkemece verilen karar onanır. Dosya Yerel Mahkemeye gönderilir. Gönderilen bu karara karşı temyiz eden taraf, bu sefer tekrar inceleme yapılması için 15 gün içerisinde karar düzeltme yoluna başvurabilir. Bu başvuru üzerine karar yine kesinleşmeden durur. Karar düzeltme ikinci bir temyiz incelemesi gibidir. Buradan çıkan karar kesindir.


► Yerel Mahkeme Kararı Bozulabilir:


Bu durumda, temyiz talebi kabul edilmiş olur. Yargıtay, Yerel Mahkeme kararını bozar ve bozma hükmünde hangi noktalardan dolayı bozma kararı verdiğini ilan eder. Bu bozma hükmüne Yerel Mahkemece uyularak, bozmaya uygun işlemler tesis edilir ve buna göre karar verilir. Bunun üzerine, diğer taraf (yani daha önce temyiz etmeyen taraf) kararı temyiz edebilir ve temyiz süreci tekrar başlar.


Yerel Mahkeme, bozma kararına karşı ilk kararında direnebilir. Bu durumda, bozma hükmüne uyulmaz ve dosya bu sefer direnme kararına karşı temyiz mahkemesine (genel kurula) gider. Buradan çıkan karar üzerine Yerel Mahkeme direnemez ve çıkan karara uygun hüküm kurulur.


VI-    KESİNLEŞME SONRASI:


Karar, o ya da bu şekilde muhakkak kesinleşir.


Eğer dava ret edilmiş yani boşanmaya karar verilmemiş ise, aynı nedenlere dayalı olarak tekrar boşanma davası açılamaz. Ancak, kararın kesinleşmesinden sonra yeni çıkan olaylar dahilinde (örneğin, kararın kesinleşmesinden sonra aldatma olmuşsa, darp söz konusuysa, terk mevcutsa vs..) yeniden dava açılabilir.


Çoğu zaman, boşanma davası ret edildikten sonra, evlilik birliği tekrar kurulmamaktadır. Taraflar ayrı yaşamaya başlamaktadırlar. Ortak hayat bu şekilde (kararın kesinleşmesinden itibaren) en geç 3 yıl boyunca kurulamazsa, taraflardan biri veya her ikisi mahkemeye başvurarak bu hususu ispat edip, boşanma kararı verilmesini sağlayabilirler.


Dava kabul edilmiş ise, bu durumda boşanma ve buna bağlı diğer kararlar infaz edilir. Kadın isterse kızlık soyadını alır, nüfus müdürlüğünden evlilik hükmü düşer, varsa çocukların velayeti eşlerden birine verilir vs...


SONUÇ


Bu makalemizde, boşanma davasının “usule ilişkin” boyutunu kısaca ortaya koymaya çalıştık. Boşanmaya karar veren kişiler, boşanma davasının bu sıkıntılı usul boyutunu bilmediklerinden, boşanma davası taraflar açısından bir işkence haline gelebilmektedir.


Kısaca ana hatları ile anlattığımız boşanma davasının bu yargılama boyutu, esasında birçok eksikliklerle doludur. Ancak, giriş bölümünden de belirttiğimiz üzere, okuyucuların kısaca bir fikir sahibi olması ve teknik terimlere fazla girmeden en yalın şekilde bu aşamanın anlatılmasını sağlamak amacıyla bu makaleyi kaleme almış bulunmaktayız.

YÜKSEKKAYA LAW OFFICE olarak, boşanma davalarının yok denecek kadar az olacağı günlere ulaşmayı özlemle diliyoruz...

 


[1]Evlenmeye engel olan haller kanunda iki yönden düzenlenmiştir. Birincisi evlenme ehliyetidir ki; bu husus Medeni Kanun md. 124-128 arasında, ikincisi evlenme engelleridir ki, bu husus da Medeni Kanun md. 129-133 arasında düzenlemiştir. Evlenme ehliyeti; evlenecek kişilerin yaşı (kural olarak 17 yaşından küçükler evlenemezler), evlenecek kişilerin ayırt etme gücü ve yasal temsilcinin rızası konularını kapsamaktadır. Evlenme engelleri ise; hısımlık (akrabalık), önceki evlilik ve akıl hastalığı konularını kapsamaktadır. Eğer bu engeller ve ehliyetlere ilişkin düzenlemelere aykırı olarak bir evlilik yapılmış ise, bu evlilikler ya hiç yapılmamış sayılır yahut da bu konuda başvuruna kadar geçerli, daha sonrasında ise geçersiz sayılır. Eğer taraflardan en az biri; evlenme sırasında zaten evli olmasına rağmen veya evlenme sırasında sürekli bir ayırt etme yoksun olmasına rağmen yahut evlenme sırasında evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığına sahip olmasına rağmen ya da tarafların aralarında evlenmeye engel derecede hısımlık olmasına rağmen evlenmişler ise, bu evlilik baştan itibaren geçersizdir ve herkes tarafından (Cumhuriyet Savcısı tarafından da) iptali istenebilir. Bu konunun istisnaları saklıdır.(MK md. 147) Eğer taraflardan en az biri; evlenme sırasında geçici olarak ayırt etme gücünden yoksunsa veya yanılma, aldatma (buradaki aldatma, başka bir kişiyle ilişki yaşama manasında bir aldatma değildir) ya da korkutma hallerinden biri söz konusu ise, korkutmanın ve ayırt etme gücündeki yoksunluk ortadan kalkmasından, yanılma ve aldatma hallerinde ise gerçeğin öğrenilmesinden itibaren altı ay ve her halde evlilikten itibaren 5 yıl içerisinde evliliğin iptali davası açmakla evlilik sona erer. Görüldüğü gibi, anlatılan bu hususlar “boşanma” değil, “evliliğin iptali”dir. Boşanma ve evliliğin iptali kurumları birbirinden farklı olup, karıştırılmaması gerekmektedir. Evliliğin iptali sebepleri, boşanma davası için ilk şart olan “evlilik” bulunması koşulunu geçersiz kıldığından, boşanma davalarında ileri sürülemez olup, ayrı bir dava ile dile getirilmesi gerekmektedir.

 

[2]Anlaşmalı boşanma hakkında kısa bir bilgilendirme için bknz. YÜKSEKKAYA, Bayram. Anlaşmalı Boşanma ve Boşanma Protokolü, Yüksekkaya Law Office, MAKALE İÇİN TIKLAYIN

[3]Her ne kadar toplumda “boşanma” kararı da “ayrılık” olarak adlandırılsa da, kavram farkından doğan yanılmalar, hukuken hoş görülemez niteliktedir. Bu nedenle, boşanma davası açan/açtığını düşünen bir kişi, dava dilekçesine “boşanma” yerine “ayrılık” yazar ise, hâkim en fazla “ayrılık” kararı verebilecektir ve bu durumda davaya bakan hâkimin boşanma kararı verebilme ihtimali bulunmamaktadır. Ancak boşanma talepli bir dava sonucunda hâkim, eğer takdir ederse boşanma yerine ayrılığı da karar verebilir. (MK md. 170)

 

[4]Halk arasında, bir kişiye karşı açılan “dava”, “mahkeme” olarak belirtilmektedir. “Mahkeme” açılmaz, “dava” açılır ve bu nedenle bir kişiye “mahkeme açma” tabiri yanlıştır.

[5]Tabiidir ki, dava açmadan önce, davayı açan tarafta, davanın açılması yönünde bir kararın oluşması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki; dava süreci boyunca bu karar birçok kez sorgulanacak, sınanacak ve defalarca kararında sebat gösterip göstermediği test edilecektir.

[6]Yine toplumumuzda davayı ilk açan tarafın, boşanma davasında daha güçlü veya güçsüz olduğu yönündeki söylemler de, aslı olmayan sözlerden öte bir anlama sahip değildir.

[7]Örneğin “Ankara Aile Mahkemesi” şeklinde belirtilebilir. Eğer davanın açılacağı mahkeme, bir ilçe mahkemesi ise burada da o ilçenin ismi belirtilecektir örneğin; Adana'nın Ceyhan ilçesinde bir boşanma davası açılacak ise ve Ceyhan'da Aile Mahkemesi var ise “Ceyhan Aile Mahkemesi'ne” diye belirtilecektir. Eğer Ceyhan'da Aile Mahkemesi yok ise, bu durumda “Ceyhan Asliye Hukuk Mahkemesi'ne (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)” şeklinde bir belirtim, yeterli ve açıklayıcı olacaktır.

[8]Uygulamada, mahkemeye değil, “adliyeye” başvurulmakta, adliyedeki tevzi bürolarında dava açma işlemleri gerçekleşmektedir.

[9]Bu aşama, ön inceleme ve tahkikat aşaması gibi bazı aşamalardan oluşmaktadır. Fakat burada, teknik bilgiden çok, kabataslak bir ön bilgi verildiğinden, belirtilen aşamalar ayrı ayrı ele alınmayacaktır.

[10]Duruşma ve celse kavramları karıştırılmamalıdır. Duruşma, mahkeme huzurunda gerçekleşen tüm toplantıların (celselerin) toplamına verilen addır. Celse ise, duruşmayı oluşturan her bir toplantıyı temsil eder.

[11]Bu durumda davacı, davanın müracaata kalmasını izleyen bir ay içerisinde mahkemeye başvurarak, davanın kaldığı yerden devam etmesini sağlayabilir. Bu başvuru sırasında bir harç ödemesine gerek yoktur. Eğer davacı, bu bir ayı geçirir ise, bu bir aydan sonraki iki ay içerisinde başvurarak davayı yenileyebilir. Bu durumda ise yeniden harç ödemek zorunda kalacaktır. Yok, davacı üç ay (harç ödenmeyen bir ay ve harç ödenerek yenilebilen bir ayı takip eden iki ay) boyunca hiçbir işlem yapmaz ise, dosya kapatılır ve hiç açılmamış sayılır.

[12]Tanığın bir olayı bizzat görmesi zorunlu değildir. Bu, ileri sürülen iddianın içeriğine göre değişir. Örneğin, koca devamlı suretle eşini dövüyor ise, mahkemeye çıkan tanık bizzat dayak olayını görmemiş olabilir ama eşin yüzündeki morlukları görmüş ve bu konu hakkında eşle konuşarak, kocanın dayak attığını öğrenmiş olabilir.

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

Adli Sicil Kaydı ve Arşiv Kaydı Silinir Mi?

Aile Konut Şerhi

ANLAŞMALI BOŞANMA VE BOŞANMA PROTOKOLÜ

ATATÜRK ALEYHİNE SUÇLAR

BOŞANMA DAVALARINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

BOŞANMA DAVASI

GÖREVİ YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME SUÇU

7406 SAYILI KANUN İLE TCK'DA VE BİR KISIM KANUNLARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

CEZA DAVALARINDA TENSİP ZAPTI NEDİR?

TENSİPLE TAHLİYE NEDİR?

ESAS HAKKINDA MÜTALAA NEDİR?

İŞLENEMEZ SUÇ

MEŞRU SAVUNMA

ORGANİZE SUÇLULUK

SUÇUN DEREBEYLERİ

CEZA AVUKATININ YOL HARİTASI

ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇU

SUÇA YARDIM ETME

TCK MD 1 - CEZA KANUNUNUN AMACI

TCK MADDE 267 İFTİRA SUÇU

YAĞMA (GASP) SUÇU

UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU

TEFECİLİK SUÇU ÜZERİNE

TUTUKLAMA NEDİR?

HİÇ KİMSE KONUŞMAYA ZORLANAMAZ!

CEZA KANUNLARINI BİLMEMEK MAZERET DEĞİLDİR

BOŞANMA DAVALARINDA CİNSEL KUSUR İDDİALARI

KISITLAMA KARARI VE AVUKATIN HAKLARI

CEZA YARGILAMASINDA SONRADAN DEĞİŞEN - ÇELİŞEN İFADE

YARGITAY KURAL OLARAK MADDİ VAKIA DENETİMİ YAPAMAZ