EDİNİLMİŞ MALLARA ORTAKLIK REJİMİ VE ELEŞTİRİLER

EDİNİLMİŞ MALLARA ORTAKLIK REJİMİ VE ELEŞTİRİLER

 

Mal rejimi, evliliğin başlamasından yani nikah akdinin tamamlanmasından sonra, tarafların sahip olduğu mallara ilişkin hukuki durumun nasıl belirleneceğini ortaya koyan bir kavramdır.

Nikah yapar iken eğer hiçbir mal rejimi seçmemişseniz, direkt olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi”ni evliliğiniz için seçmiş sayılırsınız. Peki nedir bu edinilmiş mallara katılma rejimi?

 

anlaşmalı boşanma       çekişmeli boşanma

Kısaca anlatılacak olursa edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik birliği kurulduktan sonra evlilik birliği içerisinde alınan tüm taşınır veya taşınmaz (gayrimenkul) mallara eşlerin eşit olarak ortak olmasını ifade eder. Taraflardan hangisi almış olursa olsun, taraflardan hangisinin parasıyla alınmış olursa olsun, evlilik birliği içerisinde edinilen mallarda her iki tarafın da ayrı ayrı ½ hissesi vardır. Bu direkt olarak resmî kurumlara (tapuya ya da trafik sicile) yansımaz ama eğer bir boşanma olursa, her iki taraf da evlilik mallarını tasfiye eder iken, haklarını alırlar.

Maalesef bu tip bir rejimin yani edinilmiş mallara katılma rejiminin sonuçları hiç de iç açıcı olmamıştır. Çok büyük ve kutsal amaçlarla düzenlenen, kadının evlilik içerisindeki haklarını korumaya yönelik bir adım olarak görülen bu düzenleme maalesef günümüzde beraberinde birçok sorunları da getirmeye başlamıştır.

2001 yılından sonra (edinilmiş mallara katılma rejimi 2001 yılında hukuk sistemimize girmiştir) klasik Türk aile yapısı hızla değişime uğramaya başlamış, kadınların çalışma hayatında yer almaları ivme kazanmış, kadınlar da günümüzde kendi ekonomik bağımsızlıklarını çağa uygun olarak kazanmış durumdadırlar. Bu nedenle, edinilmiş mallara ortaklık rejimi ile hakları korunmaya çalışılan işsiz ve hiçbir ekonomik güvencesi olmayan kadınlardan oluşan aile tipi azınlığa düşmüştür. Edinilmiş mallara ortaklık rejimi ile bazı zamanlarda kadınların haklarının zayi olması dahi söz konusu olmaya başlamıştır.

Boşanma davalarının çokluğu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en yüksek seviyeye gelmiştir. Aynı şekilde, evlenirken o duygusallık ile mal rejimi konusunu konuşmanın büyük bir “ahlaksızlık” olduğu yönündeki genel anlayış nedeniyle eşler, bu konuda konuşmayarak “edinilmiş mallara ortaklık” rejimini benimseyen evlilikler kurmakta ancak bu durum boşanmada bir sorun olduğu gibi esasen evlilik birliğinin de temeline dinamit koyan bir anlayışı da beraberinde getirmeye başlamıştır.

Boşanma davaları ile hemen hemen eşit sayıda “mal rejiminin tasfiyesi ve katılma alacağı” gibi davalar görülmeye başlanmıştır. Hatta boşanma konusunda anlaşan bireyler, mal rejiminin tasfiyesi yani mal davaları nedeniyle büyük huzursuzluklar yaşamaya başlamışlar ve bu durum büyük sorunları (cinayetler, yaralamalar vs.) beraberinde getirmiştir.

Hatta görülen davalarla sabittir ki, evlilik içerisinde boşanma karar veren taraf, bu kararını açıklamadan önce, mal rejiminden kaynaklı olarak malların durumunu düşünmekte hatta bir çok evlilikte taraflar önce mallarını kurtarmaya ya da daha çok mal edinmeye yönelik girişimlerini tamamladıktan sonra boşanma kararlarını açıklamaktadırlar. Bu durum, evlilik yapısıyla uyuşmayan bir hal almıştır. Daha da önemlisi boşanmaya neden olan olayların azımsanmayacak kadar bir oranda bu edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Örneğin kardeşi ile ortak bir gayrimenkul ya da araba alan eş, eğer bu malı kardeşinin üzerine yapar ise ya da bazı ticari nedenlerden ötürü şirket hissesini annesinin üzerine geçirir ise diğer eş açısından bu durum evliliğin içini oyan bir kurt haline gelmektedir.

Bu nedenle bir hukukçu olarak tavsiyemiz, evlenmeye karar verdiğinizde bu durumu müstakbel eşinizle açıkça ve özgürce konuşmanızdır. Nikah sırasında edinilmiş mallara katılma rejiminin sonuçlarını beraberce araştırın, inceleyin. Evliliğin ekonomik açıdan durumunu, daha evliliğin başında tespit edin. Çünkü artık bireyler. kendi ekonomik durumlarını düşünerek evlenmektedirler. Evlilik, ekonomik özgürlüğü baltalayan bir kurum olarak görülmekten çıkarılmalı, ortak hayat, hayatın gerçekleri üzerine bina edilmelidir.

Biz evlilik aşamasında mal rejimi olarak “mal ayrılığı” rejiminin seçilmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz. Zira mal ayrılığı rejiminde taraflar hem kişisel hem de ortak aldıkları mallarda kimin nasıl bir hakka sahip olacağını “kendileri” belirleyerek, bu durumu hukukun inisiyatifine bırakmamalıdırlar. Zira her evliliğin koşulları birbirinden farklıdır. Ekonomik anlamda tek tip bir evlilik modelini insanlara dayatmak da insan haklarına aykırıdır. Bireyler tüm hususlarda olduğu gibi, evlilik içerisinde ekonomik durumun nasıl yönetileceğine de herkes kendisi ama ortak hayatla ilgili ekonomik konularda birlikte karar vermelidirler. Hatta Devletin, evlenecek kişilere bu konuda ayrıntılı bilgi vermesi gerektiği kanaatindeyiz. Evliliğin o duygusal platformunda, alanında profesyonel kişilerin, nikah öncesi bu konuda tarafları bilgilendirmesi, daha sağlıklı evliliklerin kurulmasına zemin hazırlayacaktır.

Mal ayrılığı rejiminde taraflar eğer ortak bir ev, araba ya da arsa alacaklar ise, kişisel olarak alınan mala katkıları dahilinde tapu üzerinde hisse payı almaları her yönden çok daha iyidir. Zira ileride muhtemel mal rejiminin tasfiyesi sırasında yaşanacak huzursuzlar baştan ve kesin olarak bu şekilde engellenmiş olmaktadır. Ayrıca bu şekildeki bir yaklaşım, evlilik içerisinde malların yönetiminde de taraflara özgürlük de tanımış olmaktadır. Bireyler, kendi birikimleri ile aldıkları malları yine evliliğin hizmetine tahsis edebilirler ancak olumsuz durumlarda boşa zaman kaybedilmiş olmayacaktır. Bu şekilde eşlerin birbirlerinden para saklamaları, mal kaçırmaları, başkalarının üzerine gizlice mal yapmaları gibi evliliğin temel dokusu ile bağdaşmayan ve bir çok evliliğin sonunu getiren bu tip davranışlar da baştan engellenmiş olacaktır.  

12.06.2023 tarihinde yayınlandı.